Eylül 12, 2016
Canım Işıl,
O gün güneş ışığı
odamıza gireli inanması güç ama tam 3 yaz geçti. Elbette, sana aşık olduğumu
kendime de itiraf edemediğimden, kendime hep kötü sonları yakıştırdığımdan
mutsuz hikayeler yazdım. Et ve kemikten çok daha fazlası olduğumuzu bile bile
yalan söyledim. Ancak kendim bile yazdıklarıma inanamadım. Affet.
Neyse ki zaman,
ekonomik ve sosyal şartlar bizi, şehirlerimizi ayırdı da bu mutsuzluğa alışır
oldum.
Seninle bir Yeni
Türkü şarkısı gibi olacağımız, aklımın ucundan bile geçmezdi. Buna da şükür.
Sen kadınlar üzerine kurulmuş hulyaların en güzeli olabilirsin. Ahmed’in
Leyla’ya, Olcay’ın Yusuf’a, babamın anama hissettikleri ile yarışır duygularım.
Allah kahretsin! Ne diye böyle bir şeyin kıyasına girer ki insanoğlu. Kendi
aşkını en muazzam, en harikulade görmek istediği için belki… Ama ben seni öyle
muazzam, öyle harikulade görmüyorum. İnsan’a dair ne varsa sensin; tüm
güzelliğin ve tüm kusurlarınla. “Sevgi, kusurları yok etmez, onları da kabul
eder” diyor birisi.
Biliyorum, şuan yazdığım bu sözcükler bile senin yüzünde
bir tebessüm oluşturmaya yetmiyor. Hatta bunun çok daha ötesinde seni
korkutuyor. Ötesini göremeyeceğin hiç bir şey yapmak istemiyorsun. Oysa ben,
senin aksine, yarın ne olacaksa olsun istiyorum. Ve o çıkmaz, o uçurum ne kadar
büyük, ne kadar derin olursa o kadar çok seviyorum. Eğer sen benim şehrimde, yanı
başımda, her istediğim zaman
görebileceğim birisi olarak kalsaydın sanırım böyle olmazdı. İşin garibi yarın
değilse bile bir süre sonra bu çıkmazın, bu uçurumun sonunun harika günlere
gebe olabileceğini düşünüyorum. Yani hiç olmazsa buna inanmak istiyorum. Bu
tahayyül ettiğimiz süre umduğumuzdan çok daha uzun olabilir. Çünkü elbet her
güzel şey için inanılmaz bir çaba ve emek gerekiyor.
Seni üzmeyi, senin
incinmeni inan hiç istemiyorum. Eğer cümlelerim buna mahal veriyorsa, hemen
şimdi camdan yola atlarım daha iyi. Eğer benimle hiç konuşmadığın zaman kendini
daha iyi ve daha mutlu hissedeceksen, dilediğin gibi de yapabiliriz. Fakat şunu
da söylemek istiyorum, sen şuan Antakya’dasın, belki bir yıl belki daha uzun
bir süre bile görüşemeyeceğimizi zaten biliyorum. Daha önce de söyledim, sana
bedenen değil, kafa olarak, ruh olarak uzak olmak en korkutucu olur benim için.
Korkularını yatıştırmak için senden hiçbir şey beklemiyorum dersem yalan
söylemiş olurum. Bu kurduğum cümleler nasıl bir beklentinin ürünüdür
bilmiyorum. Senden sen olmanın, gerçek ve samimi olmanın dışında inan başka hiç
bir beklentim yok. Seni seviyorsam da sırf böyle olduğuna inandığım için
seviyorum.
Bir sigara yaktım,
yazdıklarımı iki defa sesli sesli okudum. Romantizmi bir kenara bırakmayı
deneyeceğim. Olacak olan şu aslında, giderek daha az görüşeceğiz. Bir kaç yıl
içinde, sizinkiler muhtemelen doktor olan hayırlı bir kısmet bulacaklar sana,
evleneceksin. Muhtemelen en geç 5 yıl içinde olacak bunlar. 5 yıl da benim
iyimserliğim ya, neyse. Bunları biliyorum Işıl, hiç bir zaman üst üste üç gün
sana sarılıp aynı yatakta uyuyamayacağımı biliyorum. Tek isteğim şu
konuşmalarımıza ket vurmaman. Sen yine evlen, yine eczanenin hesapları ile
uğraş, haftada bir, ayda bir de seninle konuşayım, senden haber alayım. Ama
buna da yok dersen, boynum kıldan ince. Seni boynundan öperim. Hay Allah yine
ne diyorum!
Hiç bir şey yapamam.
Yani, öylece kalır,
gerçekten hiç bir şey yapamam.
Senin.