14 Eylül 2016 Çarşamba

Yarım Kalan'a Ek: Bir Mektup

                                                                                                                 
                                                                                        Eylül 12, 2016

Canım Işıl,

O gün güneş ışığı odamıza gireli inanması güç ama tam 3 yaz geçti. Elbette, sana aşık olduğumu kendime de itiraf edemediğimden, kendime hep kötü sonları yakıştırdığımdan mutsuz hikayeler yazdım. Et ve kemikten çok daha fazlası olduğumuzu bile bile yalan söyledim. Ancak kendim bile yazdıklarıma inanamadım. Affet.

Neyse ki zaman, ekonomik ve sosyal şartlar bizi, şehirlerimizi ayırdı da bu mutsuzluğa alışır oldum.

Seninle bir Yeni Türkü şarkısı gibi olacağımız, aklımın ucundan bile geçmezdi. Buna da şükür. Sen kadınlar üzerine kurulmuş hulyaların en güzeli olabilirsin. Ahmed’in Leyla’ya, Olcay’ın Yusuf’a, babamın anama hissettikleri ile yarışır duygularım. Allah kahretsin! Ne diye böyle bir şeyin kıyasına girer ki insanoğlu. Kendi aşkını en muazzam, en harikulade görmek istediği için belki… Ama ben seni öyle muazzam, öyle harikulade görmüyorum. İnsan’a dair ne varsa sensin; tüm güzelliğin ve tüm kusurlarınla. “Sevgi, kusurları yok etmez, onları da kabul eder” diyor birisi.

Biliyorum,  şuan yazdığım bu sözcükler bile senin yüzünde bir tebessüm oluşturmaya yetmiyor. Hatta bunun çok daha ötesinde seni korkutuyor. Ötesini göremeyeceğin hiç bir şey yapmak istemiyorsun. Oysa ben, senin aksine, yarın ne olacaksa olsun istiyorum. Ve o çıkmaz, o uçurum ne kadar büyük, ne kadar derin olursa o kadar çok seviyorum. Eğer sen benim şehrimde, yanı başımda,  her istediğim zaman görebileceğim birisi olarak kalsaydın sanırım böyle olmazdı. İşin garibi yarın değilse bile bir süre sonra bu çıkmazın, bu uçurumun sonunun harika günlere gebe olabileceğini düşünüyorum. Yani hiç olmazsa buna inanmak istiyorum. Bu tahayyül ettiğimiz süre umduğumuzdan çok daha uzun olabilir. Çünkü elbet her güzel şey için inanılmaz bir çaba ve emek gerekiyor.

Seni üzmeyi, senin incinmeni inan hiç istemiyorum. Eğer cümlelerim buna mahal veriyorsa, hemen şimdi camdan yola atlarım daha iyi. Eğer benimle hiç konuşmadığın zaman kendini daha iyi ve daha mutlu hissedeceksen, dilediğin gibi de yapabiliriz. Fakat şunu da söylemek istiyorum, sen şuan Antakya’dasın, belki bir yıl belki daha uzun bir süre bile görüşemeyeceğimizi zaten biliyorum. Daha önce de söyledim, sana bedenen değil, kafa olarak, ruh olarak uzak olmak en korkutucu olur benim için. Korkularını yatıştırmak için senden hiçbir şey beklemiyorum dersem yalan söylemiş olurum. Bu kurduğum cümleler nasıl bir beklentinin ürünüdür bilmiyorum. Senden sen olmanın, gerçek ve samimi olmanın dışında inan başka hiç bir beklentim yok. Seni seviyorsam da sırf böyle olduğuna inandığım için seviyorum.

Bir sigara yaktım, yazdıklarımı iki defa sesli sesli okudum. Romantizmi bir kenara bırakmayı deneyeceğim. Olacak olan şu aslında, giderek daha az görüşeceğiz. Bir kaç yıl içinde, sizinkiler muhtemelen doktor olan hayırlı bir kısmet bulacaklar sana, evleneceksin. Muhtemelen en geç 5 yıl içinde olacak bunlar. 5 yıl da benim iyimserliğim ya, neyse. Bunları biliyorum Işıl, hiç bir zaman üst üste üç gün sana sarılıp aynı yatakta uyuyamayacağımı biliyorum. Tek isteğim şu konuşmalarımıza ket vurmaman. Sen yine evlen, yine eczanenin hesapları ile uğraş, haftada bir, ayda bir de seninle konuşayım, senden haber alayım. Ama buna da yok dersen, boynum kıldan ince. Seni boynundan öperim. Hay Allah yine ne diyorum!

Hiç bir şey yapamam.

Yani, öylece kalır, gerçekten hiç bir şey yapamam.

Senin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder